Yavaşlığın Keşfi*
Tek bir kayık ve az bir ezakla daracık bir kum adasına atabildik kendimizi. Kara en az iki mil uzaktaydı.
Vah vah!
Daha kaptan yardım istemek için kayıkla Sydney'e doğru yola çıktığında mürettebatta ilk ümitsizlik işaretleri başgösterdi. Kumsal sudan sadece birkaç ayak yüksekteydi. Erzak kıttı. Kimse kaptanın karaya ulaşabileceğini sanmıyordu. Elli üç gün bekledik!
Ya Franklin?
O, ümidini kaybetmedi. Galiba hiç elinde değil ümitsizliğe kapılmak. Oraya sanki yıllarca kalacakmış gibi yerleşiyor gibiydi. Kumsal meclisine seçtik onu.
O da nesi?
İsyan çıktı çıkacaktı. Ama Franklin başkaldıracak kadar ümidini kaybedenleri vaktimiz olduğuna, hem de yavaş bir isyanın hızlı isyandan gene de iyi olacağına ikna etti. Kumsal meclisi, herkesin katıldığı bir hükümetti.
Pek Fransız işiymiş. Ama kum adacıkları için belki uygun olabilir. Peki nasıl bir hizmeti oldu bu Franklin'in?
Daha ilk dakikada, erzakı yükseğe kaldırmak için iskeleler kurmaya başladı. Üç gün sonra işi bitirdiğimizde bir fırtına çıktı, adayı su altına bıraktı, ama iskeleleri su basmadı. Franklin o kadar yavaş ki, hiç zaman kaybetmiyor.