Bütün Şiirleri-Orhan Veli
Bütün Şiirleri
"Bir delikanlı Orhan’ın şiirlerini okumuşsa içi titremeden, gözü yaşarmadan insana, ağaca, kuşa, taşa, toprağa, Ankara’ya, İstanbul’a bakamaz, kaldırımına tüküremez, ağacını kesemez; sokakta kendi halinde, sakalı ağarmış, paltosu yırtık, üfürsen uçacak bir adamın –Süleyman Efendi budur diye– eline sarılmadan edemez olur.
Orhan’ın şiirlerini okuyan kız, erkek kimseyi öldüremez, kimseyi dövemez, kimseye sövemez.
Türkçe Orhan’ın elinde bugüne kadar bilmediğimiz hale gelmişti. Biz Türkçemize neler, ne ukalâlıklar, ne yabancılıklar, ne paçavralar giydirmiştik. O Türkçeyi soyuvermiş, yakışır urbalar giydirmişti. Aman şu Türkçe ne güzel şeymiş, dedik.”
Orhan Veli Kanık (1914-1950) İstanbul Beykoz’da dünyaya geldi. Babası Mehmet Veli Bey, Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası’nda şefti. Orhan Veli 1925’e kadar Galatasaray Lisesi’nde, ardından Ankara Lisesi’nde (Taş Mektep) öğrenimine devam etti. Edebiyat öğretmenleri Ahmet Hamdi Tanpınar ve Rıfkı Melûl Meriç’in teşvikleriyle yazı ve şiirler yazmaya başladı. Oktay Rifat’la ilkokulda, Melih Cevdet’le lisede tanıştı. 1932’de İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe bölümüne başladı. Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanlığı yaptı. Bu sırada Galatasaray Lisesi’nde muallim muaviniydi. Mezun olmadan Ankara PTT Umum Müdürlüğü Telgraf İşleri’nde memurluğa başladı. Tercüme Bürosu’na girdi ve Fransızcadan çeviriler yaptı. 1949’da Yaprak dergisini yayımlamaya başladı. 28 sayı sürdürebildi.
İlk şiirleri 1936’da Varlık dergisinde çıkar. İnsan, Küllük, İnkılâpçı Gençlik, Aile şiirlerinin yayımlandığı dergiler arasındadır. 1941’de Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le Garip’i yayımlarlar; kitapta bir de şiir anlayışlarını uzun uzun açıkladıkları Önsöz bulunur. Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947) ve son kitabı Karşı (1949) basılır. La Fontaine’in Masalları (1948) çevirisi ve Nasreddin Hoca Hikâyeleri (1949) ilgi görür. Alfred de Musset, Moliére, Gogol, A.R. Lesage, Charles Lamb, Jean Anouilh, J.P. Sartre ve Turgenyev’den çeviriler yapmıştır.
Orhan Veli Ankara’da, bir gece yarısı belediyenin açtığı çukura düşer, başına aldığı darbe nedeniyle birkaç gün sonra beyin kanaması geçirerek İstanbul’da yaşamını yitirir. Cenazesi büyük bir kalabalığın omuzlarında Beyazıt’tan Sirkeci’ye kadar taşınarak Aşiyan’a defnedilmiştir.